İkinci Dünya savaşı
bitmiş, dünya iki kutuplu düzen'e geçmiş. Batı'da ABD önderliğin de NATO,
doğuda ise SSCB önderliğinde Varşova Paktı kuruldu. Büyük devletlerden hiç biri etki alanlarının kaybetmek
istemiyordu. Küçük devletler ise
kendilerine sığınacakları bir liman arama peşindeydiler.
Savaştan
sonra Stalin Türkiyenin 2. Dünya
savaşında boğazları kontrol edemediğini
ve boğazlarda söz sahibi olmak
istediği. Ayrıca Kars ve Ardahan'ı kapsayan
toprak talebini içeren bir nota'yı 08 Ağustos 1946 tarihinde Türkiye'ye verdi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi 15 Ağustos 1946'da SSCB'nin notasını görüştü. SSCB'nin
vermiş olduğu nota'nın toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini ve notanın reddine
karar verdi. Aynı toplantıda ABD ile
olan ilişkilerin de geliştirilmesine karar verildi.
Celal Bayar'ın
Cumhurbaşkanı olduğu, Adnan Menderes'in Başbakan olduğu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti SSCB'nin tehditine karşı güvenecek bir liman olarak ABD'yi görmüştü ve ABD'de
olumlu cevap vermişti. Bu tarihten sonra
ABD ile Türkiyenin askeri, ekonomik ilişkileri gelişmeye başladı.
ABD 1951
yılında Ortadoğuda ve Avrupada görev yapan uçaklarının bakım ve onarımlarını
yapmak üzere bir üs talebinde bulundu. Türk Hükümeti bu talebe olumlu cevap
vermesi üzerine Adana İncirlik'te üs
yapımına başlandı. 1954 yılında üs faaliyete geçti.
Türkiye
kendisini güvende hisetmiyordu. NATO'ya üye olmak istiyordu. ABD ve diğer NATO
ülkeleri Türkiye yi NATO'ya almak için oyalıyorlardı. Tam da o sırada Birleşmiş Milletler Kuzey Kore ile Güney Kore
arasındaki savaşa müdahale kararı aldı. ABD Birleşmiş Milletler gücünün
lokomotifini oluşturuyordu . Türkiye her
ne kadar Birleşmiş Milletler çatısı altında olsa da asıl amacı NATO'ya girmek
için Kore' ye Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasında 5.090 kişilik bir Tuğay'la
17 Eylül 1950 de İskenderun limanında
hareket etti.
Misster Dallas her bir Türk askerinin ABD'ye 23 cent' mal olduğunu ifade etmesi üzerine Nazım Hikmet RAN "23 sentlik askere dair" isimli şiirini yazar.
*23 Sentlik Askere Dair
Nazım Hikmet Ran
Mister Dallas,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
Ankara'da 23 sente,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeye, öldürülmeye hazır;
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı,
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz,
(her kaba uymak meselesi)
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
Yahut da aynı hesapla Mister Dallas,
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden
İstanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut,
bir çift ıskarpin parasına.
Yalnız bir mesele var Mister dallas,
herhalde bunu sizden gizlediler.
Size yirmi üç sente sattıkları asker,
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak,
mevcuttu,
tuhafınıza gidecek,
mevcuttu
hem de çoktan mı çoktan
daha sizin devletin adı bile konmadan.
Mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela Mister Dallas,
yeller eserken yerinde sizin New York'un,
kurşun kubbeler kurdu o,
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
Elinde Bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
Halı dokur gibi yonttu mermeri
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebem kuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
Dahası var Dallas,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek
ve yarin yanağından gayri her yerde,
her şeyde,
hep beraber
diyebilmek için,
yürüdü peşince Bedrettin'in;
O, tornacı Hasan, köylü Memet, öğretmen Ali'dir,
Kaya gibi yumruğunun son ustalığı,
922 yılı 9 Eylül'üdür.
Dedim ya, Mister Dallas,
Herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
Ucuzdur vardır illeti.
Hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim,
her millet gibi büyük Türk milleti.
16.07.1953
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
Ankara'da 23 sente,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeye, öldürülmeye hazır;
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı,
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz,
(her kaba uymak meselesi)
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
Yahut da aynı hesapla Mister Dallas,
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden
İstanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut,
bir çift ıskarpin parasına.
Yalnız bir mesele var Mister dallas,
herhalde bunu sizden gizlediler.
Size yirmi üç sente sattıkları asker,
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak,
mevcuttu,
tuhafınıza gidecek,
mevcuttu
hem de çoktan mı çoktan
daha sizin devletin adı bile konmadan.
Mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela Mister Dallas,
yeller eserken yerinde sizin New York'un,
kurşun kubbeler kurdu o,
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
Elinde Bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
Halı dokur gibi yonttu mermeri
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebem kuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
Dahası var Dallas,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek
ve yarin yanağından gayri her yerde,
her şeyde,
hep beraber
diyebilmek için,
yürüdü peşince Bedrettin'in;
O, tornacı Hasan, köylü Memet, öğretmen Ali'dir,
Kaya gibi yumruğunun son ustalığı,
922 yılı 9 Eylül'üdür.
Dedim ya, Mister Dallas,
Herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
Ucuzdur vardır illeti.
Hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim,
her millet gibi büyük Türk milleti.
16.07.1953
Türk
birlikleri katıldığı savaşlarda büyük başarılar elde etti. Artık NATO'ya girmek
için ABD'nin ve diğer üye ülkelerin gözüne girmişti. Sıra NATO'ya üye olmaya gelmişti. Türkiye 18
Şubat 1952'de resmen NATO'ya üye oldu.
Türkiye
NATO'ya üye olmasıyla birlikte ABD ile
ilişkiler iyice gelişti. Türk bürokrasisi ve Türk ordusu NATO standartlarına
yükseltilecek bahanesi ile ülkenin her yerine, her kurumuna ABD'li sözde teknokratlar gerçekte ise ajanlar
yerleştirildi. Artık ülkede ABD'nin
haberi olmadan hiç bir iş yapılamaz, hiç bir karar alınamaz duruma gelmişti. ABD ülkenin istediği
yerlerinde üsler izin alabiliyor ve üs açabiliyordu. ABD'li
asker ve ajanlar istediği gibi gelip,
gidebiliyordu.
ABD ve batı
dünyası Lozan antlaşmasında elinden kaçırdığı Türkiyeyi tekrar kontrol
altına almayı başarmışlardı.
Cumhuriyet
döneminde kurulan bir çok fabrikaları 1950-1960 yıllarında kapatmayı , üretimi durdurmayı başardılar. Askeri açıdan ülkemizi ABD ve NATO'nun çöplüğü haline getirdiler. 2. Dünya savaşında ne kadar ellerinde kalan kullanım ömrünü tamamlamış, demode olmuş askeri techizat, sanayi ürün, malzeme varsa yardım adı altında ya da çok düşük fiyatla ülkemize satarak savunma sanayimizi çökerttiler. Savunmamızı ABD ve NATO'ya bağımlı hale getirdiler.
Kısa süre sonra bu sanayi ürünlerinin yedek parça ihtiyacı doğdu. En ufak bir yedek
parçayı değerinin kat be kat üstüne
sattılar. Ülkemiz sanayileşemediğinden sanayi ürünü ihraç edip döviz geliri oluşmuyordu. Tarım sektörü
ilkel araçlarla yapılıyordu, tarımdan da fazla ihracat yapma imkanı yoktu. ABD ve batıdan aldığımız bu sanayi
ürünlerine ve askeri techizatlara kısa zamanda yedek parça
almak zorunluluğu vardı. İhtiyacımız
olan yedek parçaları almak için ABD ve batının finans sektörlerinden borç para
almak zorunda kaldık. Kısa sürede alınan bu borçlar çığ gibi büyüdü.
Artık
batıdan borç almadan hiç bir iş yapamaz duruma
geldik. Hatta borcu kapatmak için borç almak zorunda kaldık. ABD - AB ve
NATO'nun istekleri dışına çıktığımız an ya bir ekonomik kriz ya da başka bir
krizle karşı karşıya kalıyoruz. Ekonomimizi de ülkemize mal satarak, ülkemize borç para vererek çökerttiler.
ABD'nin ve NATO'nun ülkemizi
getirdiği son nokta burası.
İsmail AKBABA
14.12.2018
KAYNAK: * Nazım Hikmet RAN "23 sentlik askere dair" isimli şiiri
0 Yorumlar