Yükselme döneminde, Osmanlı imparatorluğu ile baş edemeyeceğini
anlayan batılı ülkeler ayakta kalabilmek, devletlerini ve yaşamlarını
sürdürebilemk için çareler aradılar. Reform, Rönesans hareketlerinin gelişmesi ile bilimin
önü açıldı. coğrafi keşifler başladı, yeni ülkeler, topraklar keşfedildi.
Coğrafi keşifler sayesinde batı ekonomik olarak gelişti, matbaanın icadı ile de
insanlar arasında bilgi akışı hızlandı.
Osmanlı imparatorluğunun kurulmasından bu yana Osmanlı akınlarına maruz kalan batı, bir yandan savunma ve endüstri alanlarında çalışmalarını sürdürdü. Bir yandan da düşman gördükleri Osmanlı İmparatorluğunu içten parçalama hesapları yaptı.
İngiltere sömürgeler bakanlığı kurdu. İngiltere ana karası dışında yaşayan tüm etnik yapıların karekterlerini, özelliklerini, çelişkilerini not etti. Her etnik yapıya (dil,din,ırk, mezhep) göre ajan yetiştirdi. Yetiştirdiği bu ajanları o etnik yapıların içinde isyan, çıkarmak, devlet kurmak, vs. görevlerle görevlendirdi.
Osmanlı İmparatorluğu Arap yarım adasında tehdit görmediği için çok fazla asker bulundurmaya ihtiyaç duymadı. Osmanlı İmparatorluğu için haç yolunun güvenliğini sağlamak yeterli idi.
İngiltere Arap yarımadasına Hempher isimli ajanını gönderdi. Hempher Arap yarımadasında İslamiyeti farklı yorumlayabilecek, kudretli, para , makam, mevki düşkünü olanları aramaya başladı.
Hempher Sapık din adamı ibni Teymiye’nin ehli sünnete uymayan kitaplarını okuyan Mehmed bin Abdülvehhab ile tanıştı. Düşünceleri, İngiliz paraları ve İngiliz silahları karşılığında, köylüler ve Deriyye ahalisi ile reisleri Muhammed bin Süud tarafından desteklendi.
Mehmed bin Abdülvehhab Hac kafilelerini yağmalamakla geçinen Arap çetelerinden düzensiz bir ordu kurdu. Kabileleri birleştirip bölgede denetimi sağladı. Böylece Arap yarımadasında ilk Suudi devleti kurulmuş oldu.
Osmanlı 1517 yılında almış olduğu Aarap yarımadasını 1802 yılında İngilizlerin desteklediği Suudlara karşı daha fazla dayanamayıp bu toprakları kaybetti.
Daha sonra Osmanlı işin ciddiyetin kavrayınca bölgeye Tosun Paşa komutasında birliklerini gönderdi ve Tosun Paşa Arabistan’ı Osmanlı adına geri aldı.
1. Dünya savaşı başladığında İngilizlerin, Doğu Akdeniz, Süveyş Kanalı, Sina Yarımadası ve Kızıldeniz’e hâkim olup, Hindistan ticaret yolunu açık bulundurmak, ayrıca Orta Doğu’daki İngiliz menfaatleri için Irak ve Arabistan Yarım adasındaki petrol yataklarını ele geçirmek gibi niyetleri vardı.
1. Dünya Savaşı başladığında Osmanlı Padişahı Mehmet Reşat, 114. İslam Halifesi olarak İngiltere ve yandaşlarına karşı cihat ilan etti. Müslüman ulusların hiç biri bu kararı tanımadı. Üstelik bir de Osmanlıya karşı savaş açtılar.
Mekke Şerifi Hüseyin’in; 14 Temmuz 1915 tarihinde İngiliz temsilcisi McMahon’a yazdığı mektupta “Mersin-Adana, Birecik-Urfa-Mardin dâhil İran sınırına kadar yerlerin Arap ülkesi olarak bağımsızlığının tanınması halinde Türklere karşı İngilizlerle yan yana savaşabileceğini” beyan etti.
İngilizler yukarıdaki niyet ve maksatlarını
gerçekleştirmek için yüzbaşı Lawrece'yi görevlendirdi. onlara her türlü
araç, silah, malzeme ve para yardımında bulundu. Ayrıca onları örgütleyip eğitmek suretiyle
Türklere karşı kullandı.
Şerif Hüseyin'in Hicaz, Filistin ve Suriye cephelerindeki Arap ayaklanması sonucu Hicaz, Filistin ve Suriye toprakları 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla Osmanlının elinden çıktı.
1.Dünya Savaşından sonra Hicaz Krallığı ve Necd Sultanlığı Osmanlı’ya karşı ayaklanan Abdulaziz El Suud tarafından birleştirildi. Böylece günümüzdeki Suudi Arabistan devleti kurulmuş oldu.
Vahhabilik ismi, ilk Suudi Devletinin Necd bölgesinde doğmuş, Muhammed Bin Abdulvahhab’tan gelmektedir. Vahabilik bu günkü Suudi Arabistan devletinin resmi mezhebi konumundadır. Vahabiler kendi mezheplerinden olmayanları gerçek Müslüman saymazlar.
Suudi Arabistan kurulduktan bu güne Vahabiler dışındaki diğer Müslümanlarla örtülü bir savaş halindedirler.
İsmail AKBABA
16.12.2018
0 Yorumlar